10 Kasım 2011 Perşembe

Medium Rare Please

Efendim ülkemizde etler çok pişiriliyor.. Ben de aldığım bifteği.. orta az nasıl pişirilir insanlara kendi ellerimle göstereyim dedim...

Yapılışı:

Bol tuz, bol kekik ve biraz da kimyon bir tabağa konulur. karıştırılır ve harç haline getirilir. Biftek bu harca bulanır iyice. Daha sonra kızdırılmış tereyağı içine biftek konur. 3-4 dakika bir yüzü 3-4 dakika öteki yüzü pişirilir. Bulamaca buladığımız için et suyunu içinde tutar. Kaybetmez. Böylelikle içi sulu kalır.



7 Kasım 2011 Pazartesi

Deli

Daha sonradan  Cağaloğlu-Sultanahmet taraflarında bilindiğini öğrendiğim adamın teki elinde sakız mı şeker mi ne satıyordu..Yanımdan geçti.. Ama şu şekilde bağırarak:

- 1 milyon 1 milyon 1 milyooon... Alsanıza ulan ibneler .. 1 milyon 1 milyon.. niye almıyorsunuz lan siktiklerim.. Alın çok ucuz.. 1 milyon 1 milyon 1 milyooon..

Deliymiş. Ama orada esnaf falan sakızını alır para verirmiş yardım olarak.

30 Ekim 2011 Pazar

Ülkedeki Dil Eğitimi Bir Başka

Daha sonra İranlı olduğunu öğrendiğim bir turist bişey sordu. İki dakika sorna tekrar geldi.

- Afedersiniz. İngiliz misiniz ?!
-Yoo buralıyım. Türküm.
- Oo Türk müsünüz? İngilizce bilmenize çok şaşırdım.

Yer: Sultanahmet.

9 Ekim 2011 Pazar

Turist Sevgisi Bir Başka

Türk kızları ile yazmaya başlasam blogda yer kalmaz ancak anektodlarımı tabi ki paylaşacağım ki hayat kalitemiz artsın.

Bugün şöyle bir olaya tanık oldum. Oturduğum cafe'de iki kız tavla oynuyordu. Yanda da turist (European) bi oğlan oturuyordu. Oğlan geldi kızın yanına oturdu ve sanırım tavla öğretmesini istedi. Ben "ay git sapık" çığlığını beklerken (abartı) büyük bir sempatiklik ve şirinlik ile oğlana tavla öğretmeye başladılar. Oğlanın tavırları: yavşaklık=1, centilmenlik=4 üzerinden oylarsak 1,5 idi. Buna rağmen kızlarımız bi open-minded bi open-minded ki sormayın..

Ilımlı bir şekilde yorumlayım bu olayı diye düşündüm ama o yönde bir kelime bulamadığım için yorum yapmıyorum.

7 Ekim 2011 Cuma

Reign in Blood'ın 25. Yıldönümü

Slayer'ın 1986 yılında çıkardığı efsane albüm "Reign in Blood"ın 25. yıldönümü bugün.

Kasedi alıp ilk şarkıyı (Angel of Death) dinlediğimde şok olmuş ve başa sarıp tekrar dinlemiştim. Sonrasında da tüm albümü tabi.

Bu şaheseri üreten Slayer'ı saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Hail !

5 Ekim 2011 Çarşamba

Taksim'de Arap Avı

Gazzeli bi liberalle konuşuyorduk Taksim'deki toplantının ardından meydana yakın bi yerde. Gazzeli beyfendi telefonda konuşurken yanımıza biri yaklaştı.

X kişi
C em
G azzeli

X: Hello, are you Arab. (Arap mısın?)
C: No, i'm Turk. (Değilim. Türküm)

X:But you speak English very well. (Ama çok iyi İngilizce konuşuyorsun.)
C: I'm Turk (Türküm ben).. Türküm ulan.
X: oh ok. but your friend is Arab ha (Ama arkadaşın Arap)..  allahu allah allahu allah (Arapça)
G: umursamazca - allahu allah allahu allah (Arapça)

 uzaklaştık.

C: Who was that guy?  (Kimdi o adam ya)
G: In Taksim they ask Arabs to sell the woman. (Taksim'de Arapları bulup kadın satmaya çalışıyorlar)
C: Oh shit... (Vay canına)

24 Eylül 2011 Cumartesi

Fatih Karadeniz Pidecisi

pidenin şekli bu; ama foto başka yerden
E. ile 1957 yılından beri aynı yerde olan dünyaca ünlü pideci "Fatih Karadeniz Pidecisi"ne gittik .. 80'li yaşlardaki hacı amca dükkana sağlam bi restorasyon çalışması yapmış.. Çıkan tarihi eserlere de herhalde koleksiyonerler ile Kültür ve Turizm Bakanlığı gereken ilgiyi göstermiştir...

Üst kat açılmış... Yalnız merdivenler öyle sarp ki adeta Karadeniz dağlarındaki yolları anımsatıyor.. Herhalde bölgeden esinti olsun diye böyle yapmışlar.. Düşmek an meselesi...

Turist de geliyor artık. Biz ordayken gastro-turist olduğunu sandığım iki grup vardı..

E bu kadar yenilik olunca fiyatlar da bir parmak yukarı çekilmiş haliyle.. Ayrıca kavurmalı pide de yapmaya başlamışlar. Bu yeni...

Yuvarlak peynirli yumurtalı pide söledik E. ile .. yalnız pidenin altının eskisi kadar kıtır olmadığından şikayet etti E. ve çıkışta dükkancı'ya* söyledi. Tabi abimiz yılların esnafı ve güleryüzle bunun pişmeyle ilgili olduğunu, gevrek söyleseydik ona göre yapabileceklerini açıkladı. Ben şahsen tatmin oldum..

Umulur ki Fatih Karadeniz Pidecisi yeni yüzüyle daha uzun yıllar işini güzel yapmaya devam eder...

11 Eylül 2011 Pazar

Hido Gülüyor Biz Gülmüyoruz

Hido'nun "maddiyat ikinci planda" sözüne hep beraber gülmüşlerdi.
Efendim spor hayattan ders almak içindir değil mi? Sporu küçümseyenler bu gerçeği atlıyor. Top peşinde koşuyorlar diyor gerizekalı. O zaman sanatın tüm dallarından da elimizi eteğimizi çekelim. Adam resim yapıyor, boş iş...

Neyse... Gelelim Avrupa Baketbol Şampiyonası'na .. Elendik evet ama bi sor neden..??

Dünya ikincisi takıma Enes Kanter ve Emir Preldzic gibi iki aslan parçası monte edilmiş. Daha etkili olmamız gerekirken son 8'e kalamadan elendik.

Bunun bir numaralı sorumlusu tecrübesiz coach Orhun Ene. Ne oyuna müdahale edebildi ne de çoğu maçı kaybetmemize neden olan son topları iyi yönetebildi; ki bunlar tecrübe ile giderilebilen şeyler.

Diğer nedeni ise sorumluluk almasını beklediğimiz oyuncuların elini sıcak topa sürmek istememesi. Hidayet Türkoğlu o kadar de-konsantre olmuş ki turnuvaya o yokken daha iyi oynadığımız gibi kendisinin kritik toplara da pek eli gitmedi hazretin. Benzer şeyler Ersan İlyasova için de söylenebilir.

Bir diğer not da Hidayet'in kaçırdığı toplardan sonra gülmesi. İbrahim Kutluay bile maç sonu Milli Takım'a patlarken "neye gülüyor" diye eleştirdi. Ben de lise hocası mantığıyla doğrudan kendisine sesleniyorum:

Hidayet neye gülüyorsun? Komik birşey varsa söyle biz de gülelim !!

9 Eylül 2011 Cuma

Kazakistan Maçı

Ç. ile Kazakistan maçına gittik. Olabilecek herşey oldu.

Son dakika golü, kaçan penaltı, verilmeyen gol, yenilen garip gol, kırmızı kart, sahaya giren adam...

Maçı da en üstten ve kapalıdan izledik. futbolcuları seçmekte zorlandım. Çok yukarıda kalıyor tribün TT Arena'da..

Ama son dakika golü gibi keyiflisi de yok hani.. En son Milan maçında yaşamıştım bunu... O da ne maçtı..

26 Ağustos 2011 Cuma

Beyoğlu'nda Masaları Kaldırıyorlar

@ Beyoğlu with K

- Pardon beyefendi ama masanızı içeri almak zorundayız? İçeri alalım sizi..

- Niye noldu ki?

- Dışardaki masaları kaldırmak zorundayız da; zabıta ekipleri geliyormuş...


11 Ağustos 2011 Perşembe

Katil Karıncalar

Evde karınca paniği var..

geçen gün birkaç kez uyandım... karınca ısırığı yüzünden ...

uyandığımda aynaya baktım.. yüzüme yapışmıştı bi tanesi..

katil karıncalar... her yerdeler...

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Ramazan Bereketi

Ramazan'da dışarda iftar mı? ı ıhh almayım..

Hem yer yok, hem yemekler baştan sağma hem de fiyat kazık oluyor. Kapasitesinin çok çok üzerindeki müşteriye aynı anda yemek servisini sorunsuz yapmak imkansız gibi bir şey zaten.

Bu yıl genel olarak dışarıdaki fiyatları düşük buldum. Ancak gene de kalitesizlikten ödün vermişe benzemiyorlar.

Fix menü diye de geçiriyorlar zaten.

Dışarda yapmıyım diyorum gene zorunda kalıyorum.. peh..

Not: "İftar menünüz var mı" sorusuna "var efenm" diyip normal menüyü gösteren garson gördüm.

29 Temmuz 2011 Cuma

Asmalı Mescit'in Şerefesi

Asmalı Mescit'ten masa ve sandalyeleri kaldırdılar. Belediye açıkladı niye kaldırdığını...

Gidip kendim göreyim dedim. Gittim.

Perşembe gece 01.00 gibiydi.. Mekanların yarısına yakını kapalıydı.. Tabi masa sandalye kalkmış, rahat rahat yürünüyordu.. Bazı sokaklarda masa sandalye uygulaması ise sürüyordu. Oralar doluydu. Ama genel olarak Asmalı Mescit bayağı boştu. Mekan sahipleri de baya bi kibarlaşmış gibi geldi gözüme.. Burunları sürtülmüş. Mekan* da kapalıydı bişe içmeden döndüm ...

Tahminim belli bi düzenleme getirip tekrar eski sisteme yakın bi dönüş olacaktır. Çünkü kimse rantını kaybetmek istemez... Acaba ben mi safım?? Şeriat mı geliyor acaba !? 

* Oktoberfest

28 Temmuz 2011 Perşembe

Kule

Havalar sıcak malum.. Bi argo tabir vardı bunun için .. Serinleyelim diye, belki esiyordur diye Galata Kulesi'ne çıktık.

Bir kez daha İstanbul'un en güzel manzaralarından birine tanıklık ettik. Hava da esiyordu, iyi oldu.

Ama en güzel manzara denilemez. Çünkü Galata Kulesi yoktu içinde...

21 Temmuz 2011 Perşembe

Namlı Rumeli Köftecisi

E. ile bi köfte yiyelim dedik. Çok methedilen Namlı Rumeli'ye girdik, Sirkeci'de.

Efenm bi süredir niçin köfte yemiyoruz sorusunu kendime soruyordum. Aynı hammaddeden yapılan hamburger ve Adana kebabı yığınlar halinde tüketilirken İstanbul'da köfte yemek adeta hayal oldu. Kürt göçü ve batı emperyalizminin kültürel işgalinin bunda payı olmalı. Köftemi geri istiyorum arkadaş!!

Neyse Namlı Rumeli'ye gelelim. Köfteler ufak ancak kalın idi, düğme gibi. Bu da içinin pişmemesine neden oluyor ve çok lezzetli kalıyor içi. Et de oldukça lezzetli. E. ile çok sohbet ettik, sormayı unuttum ne eti diye.


Piyazda çok bi özellik yok. Porsiyon ise küçük, 6 köfte. Köftenin yanında doğranmış soğan acı ve keskin; ayrıca yarım piyaz şeklinde yani tam yemelik olarak kesilmiş. Bu işi biliyorlar...

Sonuçta çok iyi köfteler yapan ve oldukça rağbet gören bir yer. Okuyucularıma mutlaka gitmelerini tavsiye ederim.

19 Temmuz 2011 Salı

Güneydoğu Cephesinde Değişen Bişey Yok

All Quite On the Western Front'u (1930) izledim. Hiç izlenmeyecek günlerde izledim hem de .. filmdeki savaş için gaza getiren öğretmen tipi bugünlerde etrafta o kadar çoğaldı ki..

Filmdeki en etkileyici bölüm bence acemi askerlerin ilk çatışma ve bombardımanla tanıştığı sahnelerdi.

Bir de eğitim sırasında askerlerin yaşadıklarını sanki biyerlerden hatırlıyor muyum ne !?!?

savaş çığırtkanı hoca
Filmdeki genel hava Amerika'nın olaya girmesinden (2. Dünya Savaşı) önceki bağımsız ve dünya sistemine dışarıdan bakabilen profiline de çok uygun. Sonra sistemin kendi oldu emperyalist faşist militarist Amarikan savaş makinesi tabi...

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Büyükada Sahilinde Bekliyorum

D ile Mahmut'u gezdiriyoruz. Dedik Büyükada'ya gidelim. Atladık gittik. Orda Rober var oranın yerlisi imiş D'nin arkadaşı. Dedik gezdir bizi hacı. olur dedi. Mangal yapalım. olur. Dilburnu iyi imiş. Atladık gittik. Fayton 30 lira çüş.

Etleri aldık. Giriş 3.5 lira. Girdik. Ormanlık piknik yeri. Mangal kiraladık 10 lira. Denize girilecek yer yok. yosunlu taşlı falan. Gez gez gez gez, yorulduk yandık piştik ..

Yörük Ali plajı var imiş çok güzel oraya gidin. Gittik. 4 kişi girecez içeri. Giriş kişi başı 30 lira. Tam girecez. "Arkadaşlar bir saniye, DAMSIZ ALMIYORUZ.." Yuhh!! Hay damına koyim..  Yeter ulan yeter .. kaç kilometre yürüdük sabahtan beri. "Burası aile yeri olduğu için... "

Gittik başka halk plajımsı bi yere girdik. Giriş 10 lira. Girdik yüzdük çıktık. Mangalı yaktık. yedik içtik. tuvalet 1 lira. her şey para lan.. ordaki martılar bile etlere saldırdı. onlar bile bişeyler istiyorlar. Adada herşey para.

Rober de oranın yerlisi hiç bi yer bilmiyo. İlk defa geldim falan diyo. Lan zaten küçcük ada. nası bilmiyon.

Neyse dam olayından sonra adadaki tüm karılara laf attık, gözümüzü dekoltelere zoomladık. Plajda ana kız vardı delicesine.. onlarla göz ziyafeti çektik. Gelirken motordaki turistleri taciz ettik. Madem toplum bize böyle bir rol biçmiş en iyi şekilde yerine getirelim dedik, sapığız ya.

D de içilmeyen biraları sattı bakkalın tekine. Faytonu da gelirken 20'ye indirttik.

Taksici Fantezisi

Mahmut'u gezdiriyoruz D ile. D inanılmaz sıkar.. Urfalıyım (Birecik) der ama dedesi mi ne oralıymış, annesi de Alman.. alakasız yani.

Neyse taksideyiz.. adam da doğulu* çıktı. bi muhabbet bi muhabbet.. D urfalıyımdan girdi başka yerden çıktı. En son "ben şortla babamın karşısına çıkmam, kadınla erkek yan yana yüzmez, karı açıyorsa adam da bakar eti kedinin önüne koyuyorsun niye yedi diyorsun" noktasında zirveye çıktı.

Neyse ben arkada eğlenirken 27 yıllık hayatımda karşılaşmadığım şu diyalog arabadan inerken yaşandı.

D: ne kadar abi borcumuz.
Taxi: Topraaam bu benden olsun.
D: hö_? yok abi olmaz, eyvallah eyvallah yok olmaz eyvallah...

Cem: ?!'^=?^=%?%=/?=&?/(&/+?%&=^+?=%'?^=+?=+%?^=+%&?=^?+%=^?+%=

Gezdik Bayağı

D.'nin Ummanlı arkadaşı Mahmut (Mahmoud) geldi. D dedi ki gel gezdirelim. Dedim başım üstüne.

Bu Ummanlılar diğer Araplardan farklıdır haa.. denizci millettir bunlar. Tarih boyunca farklı medeniyetlerle ilişki içinde oldukları için diğer Araplara göre hayata daha denizci daha liberal bakarlar.. zengindirler de. ccc Sultan Kabus ccc

3 güne yakın gezdik. İyi de oldu. D iyi gezdirdi Allah var.

Non-stopa yakın şekilde:

Sultanahmet, Çemberlitaş, Taksim, Galata, Feneryolu, Kalamış, Cadde, Erenköy, Büyükada, Ortaköy, boğaz turu, Nişantaşı.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Beckhamların Kızı ..

Tamam süperstar olmanın getirdiği bazı yükler var. Ama konuşulacağım diye kasmak hala prim yapıyor mu acaba?

Neden Harper Seven??.. ya da kız belki Harper 7 diye yazar, daha havalı diye..

Neyse Allah Harper Seven'ı analı babalı büyütsün...

10 Temmuz 2011 Pazar

Fıccın

Yemek için gittiğimiz yer Fıccın idi. Beyoğlu Kallavi sokakta yer alan bir Çerkez lokantası.

Önden mezeler geldi. Taze fasulye, cacık (nohutlu) ve fava vasat idi. Börülce piyazı vasat altı idi. Közde patlıcan vasat üstü idi. Humusun tadı biraz farklı geldi. Olumlu anlamda farklı..

Peynirli ve ıspanaklı çerkez böreği geldi. Normaldi. Ana yemek için ise ben köfte aldım yanımdakiler çerkes mantısı aldı. Köftenin hiçbir özelliği yoktu. Mantı ise çerkez mantısı yani irice taneler halinde olanından idi. O da vasat üstüydü. Olur yani..  Patateslisi de varmış ama yemedim. Yemem de. Askerde peak noktasına ulaşan "ulan niye sabah akşam patates yiyoruz.." sorusuna henüz bi yanıt bulamadığım için: i hate potatos..

Ermeni arkadaşlar rakı içti. Buzu, isteyince getirdiler (Töbe töbe) ... Bizimkiler ise vinart kalecik karası 2008 kırmızı şarap.

Fıccın'dan geriye akılda kalıcı tadı olan birşey kalmadı. Tabi ki bi daha gidip genişçene ele alacaz ama ilk izlenim neydi, bişeydi ??..

Çift Yaratılan İnsanların Cem Hafızasına Etkileri

Türk-Ermeni diyalogunu temel alan bir organizasyonun İstanbul ayağı için bir yemek vardı. Neyse Başar'la gittik...


Tabi naber naptınız falan filan... kızın tekini gözüm ısırıyor. Yüz hafızam çok iyidir. Unutmam gördüğüm kişiyi yani. Hah buldum. Bizim dönem mezun olan bi Ermeni kız vardı. O heralde. o o kesin o ..

Gittim, "tanışıyoruz sanırım" dedim. "İstanbul Üniversitesi 2006 di mi !?" "Yooo" dedi. "Boğaziçi'nde okuyorum ben..." Haydaaa.. nası yaa.. yok öyle bişey .. nasıl olur.. Demek başka yerden.. Dur bakalım çıkar yakında.. Nerelere takılıyor imiş acep.

Falan filan... Allah allah .. çıkartamadık neyse.. şu gelen favanın tadına bakalım... derken...

".. Ya sen ablamla karıştırıyor olmayasın.. " " Nası yani" dedim. "Ablam İstanbul kamu mezunu 2006. Birbirimize çok benzeriz. İkiz zannederler. Karıştırmış olabilir misin?" ... Vaaaaay canına vaylar.. Demedim mi hafızam iyidir diye...

Adın ne dedim. "Nora" Ablanınki neydi. Dur söyleme. "Narod" dedi.. Hımm dedim şimdi oldu. Oturdu herşey. ilginç... Zaten konu Ermeniler ve Ermenistan olunca sima-yüz karışması ve karşılaştırması çok oluyor. Erivan'dayken de çok olmuştu..

8 Temmuz 2011 Cuma

Jaime Cullum feat. Yatsı Ezanı

Efendim yetenekli cazcı Jaime Cullum kardeşimiz 6 Temmuz konserinde ilginç bi olaya imza attı.

Gerçi konsere gidemedim emme ezan okunurken emprovize çaldığı piyano ile eşlik etmesi kafamdaki "oriental ottoman egzotic where the continents meet..." duygularını ayaklandırdı..

işte o video.

7 Temmuz 2011 Perşembe

Migros'ta Domuz Avı

Vatan Caddesi Migros'ta gündüz vakti yürüyorum.. İki çekik gözlü kadın (Tayvan, Singapur ?? ) kasap reyonu önündeki görevli ile iletişimsizliğin dibine vurmuşlar. Nedir dedim gittim yanlarına .. bişey anlatmaya çalışıyor..

"Pork", "pig" diyor.. abi dedim domuz soruyorlar.. "haa" dedi. "satmıyoruz.." Dedim "bağyan, satmıyorlar domuz" thank you dedi gitti.

Sonra gezerken kadın gene buldu beni. "excuse me" dedi, "burada domuz satan neresi var acaba?" Burası dediği Fatih. Dedim bulamazsın. Yüzüme garip bakınca da ekledim: "Domuz is forbidden in Islam.!! Allahu Akbar !! " ... "İnsanlar pek domuz eti tüketmezler" dedim. "Ama ben hıristiyanım ondan bla bla" dedi ve teşekkür etti, gitti.

Yani internet var. Efenm bilgi çağı, tek tuşla ulaşamadığımız bilgi yok. E açıp da bakmazlar mı nedir ne değildir diye??... Neyse..