27 Haziran 2012 Çarşamba

Döneri Tosta Basmak

Döneri nasıl sikeriz diye düşünmüşler ve bunu bulmuşlar.

Göya milli yiyecek ama mal gibi tosta basıyorsun. Anladık dönerin soğuk, ekmeğin bayat; ama bari yaptığın işin farkında ol.

“Tosta basma” diyorum, sanki anasını sikmişim gibi bakıyor. “Ekmek mi bayat?” diyorum bu sefer utanıyor “yok abi ondan değil…” Ya neyden gerizekalı…

Buna kimse de ses etmiyor. Dürümü tosta basıyor. İçindeki yeşillik yosuna dönüyor. Rahatsız olan yok. İçine de kaşar koyuyorlar; kaşarlı dürümmüş! Eriyor ya hoşuna gidiyor herhalde milletin.

Kısacası döneri tosta basmak dönere ve damak tadına ihanettir. Tosta bastırmayın, dönerinize sahip çıkın…

25 Haziran 2012 Pazartesi

Megadeth ve Trivium Konseri


Megadeth
Efendim ikisi birden gelince kaçmaz diyerek konserin yolunu tuttuk.

Önce Trivium; metalcore denilen ve Amerikalıların başını çektiği yeni nesil akımın en önemli temsilcilerinden. Grubun beyni Matt Heafy genç yaşta parlatıldığı için hiçbir zaman ortalama olmaya değil direkt Metallica olmaya oynadığı için iddialı bi kardeşimiz. Yaşı da henüz 26.

Tabi Türk seyircisi öyle dünyayı falan takip etmez. Günde 17 saat internete girer, ama açıp da gideceği konserde çalan kimmiş neymiş bakmaz. Bu öküz point of view konsere de yansıdı. Seyirci her konser olduğu gibi bu konserde de berbattı. Bunun üzerine ses sisteminin de berbat olması eklenince olay koptu. Ben de sinirlendim artık, ne dinlediğim anlaşılmıyordu.

Gerçi Matt’in enerjisi çok yüksekti tahmin ettiğim gibi. İnsanı çeken ve etkileyen bir dinamizme sahip. Velhasıl kötü ses sistemi ve kötü seyirciye kurban gittiler. Bayağı da çaldılar yani. Megadeth’ten çok çaldılar. Türk arkadaşları varmış; Türk yemeklerine ve Türk içkilerini seviyorlarmış… “Şiş kebaaap, döneeeer” diye bağırmayı ihmal etmedim.

Aha dedim, ses sistemi Megadeth’te de böyle olursa Dave Mustaine çalmayı bırakır gider. Başladı konser; tabi Megadeth’in neden Megadeth olduğu ortadaydı. Adamlar hayvan gibi çalıyor kardeşim. Ağzın açık izliyorsun.

Megadeth en favori grubum olmasa da üzerimizde o kadar hakkı var; kaç yıldır dinliyorum. 98 yılında aldığım  Cryptic Writings kasedi hala arşivimde duruyor. Bi nevi helalleşmeye gittik. Hakkını helal et Dave.

Hangar 18 ile hızlanan olay She-Wolf ile zirveye çıktı. Bis yaptıklarında Holy Wars çalınca benim ses de gitti. Arada Dave "İstanbul’da gece bi boğaza baktım, hakkaten güzel ülke burası" muhabbeti çekmeyi de ihmal etmedi.

Trivium
Velhasıl, sesim kısıldı, ayaklarım öldü, yorgunluğum birkaç gün geçmedi ama sonuçta beynime kazınan bir gece oldu. 

13 Haziran 2012 Çarşamba

Karadeniz Pidecisi - Vefa



Vefa’nın azcık arka sokaklarında bir pideci. Atölyelerin arasında kalıyor.


1-Önden sıcak pide getiriyor.

2-Sınırsız Vakfıkebir tereyağı getiriyor.

3-Salata ikram.

4-Közlenmiş yeşil biber ikram.

Pidesi çok iyi. Hamur rahatsız edici hiçbir öğe taşımıyor. Et güvecini de denedim. Etleri pideye kullandıkları kuşbaşının küçüğü etlerden koymuşlar, biraz daha büyük parça kullansalar güzel olurdu.



Sütlaç fena değil

Sahibi çok mütevazi bi kişilik. Tekrar tekrar gidilesi bir yer.