Sırf
yukarıdaki tek kelime ile yazıyı bitirebilirdim; ve de oldukça güzel bir yazı
olurdu.
Evet
peynir canavarıyım. Ama peyniri kahvaltıya hapseden zihniyete karşı kalkışma
hazırlıkları içindeyim. Tabi önce kafaların değişmesi lazım.
Sütü
mayalıyorsun, sıvısı pıhtılaştırıyor, ortaya peynir çıkıyor. Yani peynir sütün
bozulmuş hali de denebilir. Yapılışı yoğurda benziyor haliyle. Buraya kadar her
şey güzel.
Yoğurdu
ile övünen bir toplumun peynirden bu kadar el çekmesi ise nedenini açıklamakta
zorlandığım bir şey. Yoğurdu her halta kullanıyorsun, itirazım yok. Peki
peynir=kahvaltı olayı nerden çıkıyor. Bir de kahvaltıda da peynir yemeyenler
var. Onlar öbür tarafta Allah’a nasıl hesap verecekler bilemiyorum.
Fransız
yemekten sonra peynir keyfi yapar… Yunan bildiğin çoban salatanın üstüne peynir
koyar. Olur sana “Greek Salad.” Biz de yedik. Yok; gerçekten yedik.
Bilmem
kaç çeşit peynirimiz var diye övünüyor Anadolucular. Ama tüm peynirleri
kahvaltıda yiyorlar. Aferim size. Bana gelen ülke çapındaki istatistikler ve
kulaktan dolma bilgileri karıştırdığımda koyun ve keçi başta pek çok farklı
peynirin giderek üretilmediğini anlıyorum. “Beyaz peynir” denen “kahvaltılık”
ile peynir yaşamımızı noktalayacaz, haberiniz yok.
Ha
tabi bi de rendelenmiş kaşar terörü var. Ne terörü katliam. Ne katliamı
soykırım. Her şeyin üzerine rendelenmiş kaşar koyuyor şeflerimiz ustalarımız.
Kaşar da kaşar olsa içim yanmaz. Millet de seviyo ha. Yav bi kere kaşarın tadı
berbat. Hadi özel peynir olsun, güzel diyelim. Her yemeğe koyarsan özelliği mi
kalır. Ben üzerinde rendelenmiş kaşar olan hiçbir şeye yüksek not vermiyor ve
elimdeyse hiç yemiyor, ya da geri gönderiyorum.
Diyorum
ki; farklı peynir çeşitlerini farklı çorbalarda, salatalarda, hamur işlerinde,
tatlılarda kullanmaktan çekinmeyelim. Cesur olalım.
Dur
buldum. Peynir çok faydalıymış diye bir şey çıkarmalı. Ya da peynir diyeti. Bi
popüler olursa peynirden başka bir şey yemez bunlar. Evet o tarz bir şey
bulmalı!