8 Kasım 2013 Cuma

Altı Üstü Jamie's Italian

antipasti
Jamie Oliver şov adamı. Kendisini hiçbir zaman büyük bir şef olarak görmedim. İstanbul Zorlu Center’da şubesini açtığı İtalyan restaurant zinciri Jamie’s Italian’a da büyük beklentiyle gitmedim.

Dekorasyon oldukça iç açıcı; çizgiler sokak manavı ya da semt çarşısı havası yaratıyor.

Fiyatlar bu seviye için normal sayılır. Et ürünlerini içeren antipasti, kum midyeli tagliolini ve penne arrabbiata söyledik. Söyledik de gelmiyor bir türlü. Henüz 2 hafta bile olmadığı için henüz oturtamamışlar sistemi. Yakında oturur.

penne arrabbiata
Neyse delicesine küçük boyuttaki antipasti 25 dakika sonra geldi. Sucuk güzeldi. Bocconcini peyniri de güzeldi, mozzarella’ya benzer.

Sonunda makarnalarımız da geldi. Tagliolini bariz tuzsuzdu, öyle planlanmamış atmayı unutmuşlar bence. Penne arrabbiata ise acılıydı, arkadaşım zor bitirdi.

Ben sevmedim. Lezzet olarak çok bir şey vadetmiyor. Porsiyonlar ise büyük boy söylememize rağmen tadımlık boyutlarında.
tagliolini


Her şey organikmiş restaurantta. Bi de şey var, organik olunca sağlıklı oluyor (buna itirazım yok) ama illa lezzetli olacak diye bir kural yok.

Jamie hakkındaki fikirlerimi söylemiştim başta, ben Gary Rhodes üstadı tercih ederim.



31 Ekim 2013 Perşembe

Mums Cafe

Yükselen Karaköy’ün yeni yıldızı olmaya aday bir cafe açıldı: Mums

Adından anlaşılabileceği gibi yemek ve tatlılar ev (el) yapımı, kahveler ise kendileri tarafından öğütülüyor.

İddialı olmayım ama cheesecake hayatımda yediğim en güzel cheesecake idi. Kahvaltı da vardı onu da sonra deneyeceğiz. 

Açılalı henüz 1 ay olmamış, servis inanılmaz güleryüzlü ve ilgili idi. Karaköy’ün bazı* diğer mekanlarında hizmet mi alıyoruz dayak mı yiyoruz belli değil (Onlar kendini biliyor).

Şımarana kadar devam…


10 Ekim 2013 Perşembe

Shake Shack Kırıklığı

Amerika’daki orijinali ile karıştırmayın.

Türkiyemizde açıldı.

Mekdonalds hamburgerinden hallice ufak bir burger, küçük patates ve küçük kola 24 TL. Ne olduğumu şaşırdım. Fiyat/kalite mantıksal zincirini toptan çökerttiler. Sipariş hazır olduğunda elinize verdikleri şey titremeye başlıyor, fiyatı gördüğünüzde de siz titriyorsunuz.

Amerika’daki orijinali ile karıştırmayın.

Hamburgerden bir ısırık aldım. Dandik Burger King hamburgerinden bile kötü. Hiçbir lezzeti yok. Zor bitirdim zaten küçüktü.

Sadece isimle malı götürmek diye buna derim ben. Maalesef son dönemin en büyük hayal kırıklığı.

Amerika’daki orijinali ile karıştırmayın.

2 Ekim 2013 Çarşamba

Kış İçin Tavsiyeler

“Kış geliyor” diye sinir krizi geçirenler, ayılıp bayılanlar var. Kış mevsimi kimsenin tavuğuna kış mı demiş ki, ne suçu var? Onlar için ufak bir rehber hazırladım, rehberin eksikleri vardır zira hangimiz eksik değiliz ki?
  • Balık mevsimi açılıyor, bol bol balık yiyin.
  • Havanın erken kararması gündüz telaşesinin bitmesi ve chill out moduna geçmemiz demektir, gece hayatı erkenden başlayabilir.
  • Üşüyorsanız size çok özel bir tavsiyem var: Kalın giyinin, çok etkili oluyor.
  • Dışarısı soğuk ve yağışlı, dolayısıyla sokaklarda gezilmiyor. Evlerde sosyalleşin, dört duvar arasında kalmanın gücünü iyi kullanın.
  • Kış sezon demektir. Sanat aktiviteleri, sergiler, müzeler, sinemalar vb. tam gaz gider. Gözünüzü dört açın.
  • Zaten günde 15 saat internete giriyor, AVM’den başka yer gezmiyor ve geç saatlere kadar çalışmıyor iseniz, kıştan şikayet etmeyi bırakın.

23 Eylül 2013 Pazartesi

1,5 gün Edirne

Tava ciğer lezzetli, ciğerin acılığı yok gibi, adeta şekerleme..
Küçük şehir. İyi bir yürümeyle yarım günde bitirdim. Meriç nehrini seyretmek güzeldi. Selimiye’de şov yapmış gene şerefsiz*.

Ciğerci Kazım iyi esnaf, çalışkan. Domatesim bitti hiç sormadan kendisi getirdi, inanılmaz hoşuma gitti; çok severim böyle şeyleri. Zaten yanındaki garsondan çok kendi çalışıyor. İşte aradığımız ahlak kodu.


Köfteci Osman’da bir numara yok. Kalın köftenin içini bile pişirmeyi başarmış. Aferin.

16 Eylül 2013 Pazartesi

1 Haftasonu 2 Olay

Bu haftasonu iki farklı mekanda iki farklı olay, gözdağı, mücadele, direniş.

Olay 1:
Yer: Beşiktaş’ta bir meyhane.
Zaman: Cuma akşamı.

“Rakı içmiyorum, meze yemiyorum” dedim, yok illa orası. Öyleyse ben yiyip gelirim hesaba da karışmam dedim. Neyse vardık mekana, önüme servis açmışlar. “Arkadaş servis almayacak kaldırabilir misiniz” dedi, ben de bir maden suyu istedim. Beşiktaş esnafının eski isimlerinden biri olduğuna inandığım dayı üfleyip püfleyip “nelerle uğraşıyoruz” kodlu bir trip attı. “Sorun mu var?” dedim… Gergin 5 saniyenin ardından “Maden suyunuzu getireyim efenm” dedi. Gece sonunda da rakı mezeye arkadaşlar kafa başı 50+ TL verdiler. Why so expensive?

Olay 2:
Yer: Karaköy’ün gözde cafelerinden biri.
Zaman: Pazar gündüz.


Zor yer bulup oturduk A. ile. Güzel kahvelerinin yanına Sachertorte* söyledik. Kek geldiğinde yanında kreması yoktu. “Neden yok” dedim, tereddütlü bir ses tonu ile “Şu an çok yoğunuz ben de mutfakta olup olmadığından emin olamadım…” dedi ve gitti. Tekrar çağırdım, “eğer yanında kreması yoksa geri götürün bu böyle yenmez” dedim. Geri götürdü… 3 dakika sonra yanında kremasıyla geldi. “Mutfaktan çaldım hihi..” dedi. Biz de yedik, tatlıyı yani.

7 Eylül 2013 Cumartesi

Spartacuslere Karşı Düzen


Stanley Kubrick’in unutulmaz filmi Spartacus’te (1960) geçen bir diyalog:

Marcus Crassus: Spartacus’e karşı ordunun başına geçmek için şartlarım; Birinci Konsül olarak seçileceğim, İtalya’daki tüm lejyonların kontrolü bende olacak ve mahkemeler üzerindeki senato kontrolü kaldırılacak.

Gracchus: Ama bu diktatörlük!

Marcus Crassus: Hayır, düzen.

...

Hayatımızdaki Spartacuslere karşı diktatörce tavır takındığımızda da bunu benzer şekilde meşrulaştırmaz mıyız?

10 Mart 2013 Pazar

Tokyo Restaurant Deneyimi


Yazmak icap etti. Tokyo Restaurant iyi bir Japon lokantası.

Başlangıç ton balığı vasatın çok altındaydı. Mantının hamuru ve lezzeti fena değildi. Biraz mainstream geldi ama bana. Türk damak tadı fazlasıyla göz önünde bulundurulmuş.


Teriyaki soslu biftek
Suşi alanında ise oldukça tatminkar bir deneyim yaşatıyor. En yemeyeceklerin yediği California, ton balıklı ve yılanbalıklı suşi denedik. Oldukça memnun kaldım. Zencefil kökü turşusu gari’yi de özellikle çok seviyordum; o da bizi üzmedi.
Ana yemek olarak teriyaki soslu biftek istedim. Az pişsin dememe rağmen çok pişmiş geldi ve oldukça tatsız tuzsuz bir yemekti. Çok başarısız ve adeta moral bozucuydu. Normalde teriyaki oldukça özel bir sostur ve asıl kelime kullanımı pişirme tekniğine işaret eder. Önce marine edilir ve ızgarada pişirilir.

Sebzeli noodle hamuru taze açıldığı için olsa gerek oldukça lezzetliydi. Restaurant’ın ortalama müşteriyi ürkütmeme kaygısı noodle’da da hissediliyordu.

Sebzeli noodle

Yemek ile beraber sake içtim. İnanılmaz uyumlu gitti. Japon yemeği yerken sake’den hiç şaşmam.
Gidilebilir, suşisi yenilebilir.

20 Şubat 2013 Çarşamba

Frango: İhracat Fazlası İthal Döner



Mecidiyeköy’de açılan dönerci Frango, yurtdışında yaşarken gördükleri soslu dönerin benzerini yapmaya çalışan arkadaşların açtığı bir yer. 6 çeşit sos var. Barbecue, tahini, garlic, hot, cacıki, Antakya. Soslardan seçtiğiniz biri ile et veya tavuk döner yapılıyor.

Almanya'da bir Nazi işkence aleti olarak kullanılabilecek soslu dönerin burada nasıl olacağını merak eyledim.

Döner konusunda son raddede hassasım. Affım yoktur.

Gittim denedim barbecue soslu et döneri. Tamam düşünce orijinal lavaşı güzel, soslar tamam, servis ilgili, ama ya döner? Et o kadar kuru olmasaydı keşke. Nasılsa sos basıyoruz bir şey olmaz diye düşünülmüş belli ki.

Patatesler taze ve güzel kızarmış, mutlaka denenmeli.

Kısacası eti hariç diğer özellikleri güzel. Canım dönerde de ete dikkat etmeyiverin, di mi?

13 Şubat 2013 Çarşamba

Karaköy Gentrification'ı



Bir baktım ki Karaköy tarz kafelerle dolmuş taşmış ve Cihangir tayfası buraya hücum etmiş.

Geçen haftasonu A. İle sadece keşif amaçlı hemen hepsine gittik. Yer bulmak imkansız.

Tesisatçıların hırdavatçıların yanında hipster arkadaşların takıldığı mekanlar tam bir yüksek lisans tez konusu içeriyor. Hele bir nokta bulduk ki A. ile; soluna bakında çöp toplayan kağıtçı insanları sağına baktığında ise garage sell peşinde koşan Cihangirlileri görüyorsun. Oradan da bir belgesel çıkardı yani.

Karabatak’ta kahve seçenekleri çok iyi ve lezzetli.

Galeriler de Karaköy’e büyük hava katıyor.

Sanırım İstanbul’u sevmemizin altında yatan nedenlerden biri bu. Çok hızlı değişen bir şehir olması.

20 Ocak 2013 Pazar

Fütüristik Garson



Ben zaten yanından geçmezdim ama D. oraya gidelim deyince Tophane’deki Ali Baba Nargile'ye gittik.

Müşteriyi hiçe sayarak kar rekorları kıran pek çok mekandan birisi.

Tek bir olay anlatıp çıkacam. Elimde sadece bir yudumu içilmiş ve yeni gelmiş çay ile tavla oynuyordum. Garson arkadaş geldi. Elinde çay tepsisi. “Çayı tazeleyim mi?” dedi. 

Bir çaya baktım. Bir garsona baktım. Bir garsona baktım. Bir çaya baktım. 

Garson gitti.