29 Temmuz 2012 Pazar

Bebek Arabası Terörü


Tünel şenliği sırasında, Galata Kulesi dibi… Saat 23.00 suları…

Bir köşede millet içiyor, zom olmuş…

Öteki köşede çiftler sevişiyor…

Bir diğer tarafta kusanlar var…

Konser devam ediyor, dans edenler harala gürele…

Adım atmak mümkün değil…

Ayağıma bir şey çarptı arkadan.. Döndüm baktım, annesi bebek arabasını sürüyor..

“Geçebilir miyim, geçebilir miyim??”

Buraya da sokmayın artık şunu be... 

24 Temmuz 2012 Salı

Sokakta Yemek Lüksü


Elde yemek yasak mı?

Bu kadar elde veya ayaküstü yenilebilecek yiyecek üreten bir toplumda elde bir şey yemek ayıpmış gibi görülüyor.

Bunun nedenlerine gelirsek; bi kere sosyal hayat yaşamdan keyif alma değil yaşadığını pazarlama ve başkalarına hava atma üzerine kurulu. Bundan dolayı yaşamdan keyif alabileceğimiz her nokta yontuluyor; geriye de haftaboyunca haftasonu biyerlere gidip aslında hiç eğlenmeden evlerine dönen insanların hikayelerini dinliyoruz.

Yoldayken yemenin keyfi ayrıdır. Ayakta bir şeyler atıştırmanın zevki ise apayrıdır.

Ha bi de piknik olayı var. İlla mangal yakmana gerek yok. Al marketten jambon, peynir ekmek turşu; böl parçala uzan çimlere, yanına da bişey iç. Yok olmaz, illa bir yere oturulacak; şark kurnazı garsonun “ben bunları nası yolarım” yollu bakışları altında sipariş verilecek, evde annesi yapsa kavga çıkaracağı yemeği yiyip içkiyi içip hesabı ödeyip o garsona da bahşiş bırakmayı ihmal etmeyecek.

La sokak yemeği diye bir terim var. Ayıp yav.

Neyse ki turistlerin “millet ne der”ci bir derdi yok da ülkenin tadını çıkarıyorlar. Yoksa hiç çekilmez buralar…

15 Temmuz 2012 Pazar

"Doktor Yasakladı..."

İnsanlara kendini anlatmak ciddi bir dert. Birey olmak zor birşey tabi. Koyun olmak ise norm.

Böyle olunca topluma toplumla mücadele etmek gerektiğine karar verdim. Artık istemediğim birşey teklif edilince şu sözü söylüyorum: "doktor yasakladı..."

Doktorlar toplumda kutsal görülür ve ne derse emir telakki edilir. Bunu kullanıyorum. Örneklerle açıklayalım.

X: Abi kahve içmez misiniz?
Cem: Saol canım, doktor yasakladı. tansiyon falan...
X: Haa tamam o zaman..

Cem: Çok duman var burda dışarda içenlerin dumanı geliyor.
Y: Abi yapacak bişe yok.
Cem: şey.. doktor yasakladı da ondan..
Y: haa o zaman hemen sana bi yer ayarlayalım abi arkadan..

Cem: Orası uzak mesafe değil mi? yürümeyelim.
Z: Abi yürürüz yæ bişey olmaz..
Cem: Doktor yasakladı.. belim şey de ...
Z: Haaa o zaman tamam abi kesinlikle yürümeyelim hiç merak etme..

F: Çay iç?
Cem: Doktor.

G: Denize gel?
Cem: Doktor.

Sizinki koyun beyniyse benimkisi de kendi beynim ... 

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Çay Kahve İçmeme

Yabancı: Bu Türk kahvesi şekersiz. şekersiz içemiyorum.

Cem: Tamam değiştirelim. Ben çay ve kahvede şekeri kestim, daha güzel. Hem zaten çok az içiyorum, çok sevmyorum çay ve kahve.

Yabancı:Ha? Sen Türkiye'de nasıl yaşıyorsun???

8 Temmuz 2012 Pazar

Evlilik Karmaşası


Binlerce yıldır insanlar evleniyor. Böyle olunca evlilik kurumu da en geleneksel toplumsal kurum olma özelliğine kavuşuyor.

Bunun en önemli getirisi meşruiyet. Evlenmek meşru bir şey. Kimse ben evlenecem deyince ayıplanmıyor, karşı çıkılmıyor. Bir çalışan patrona gidip “evlenecem bana zam ver” dese; versin veya vermesin bu isteği garip karşılamaz.

Ama işte tam da bu noktada modern yaşam ile bazı çelişkiler öne çıkıyor, hele bizimki gibi modernleşmeye çalışıp köyünden gelip şehir yaşantısına alışma noktasında batılı gibi olmaya çalışıp doğulu olmayan ama bunu çaktırmadan modern ama geleneksel sentez şeklinde hem doğulu hem batılı şeklinde harmanlayan toplumlarda…

Bu kadar karmaşa da olsa sonuçta düğünler bu meşruiyet çerçevesinde genelde sorunsuz oluyor. Kızının memesinin %0.1’i gözüken bir elbiseye bile karşı olabilen baba iş düğüne gelince kızına serbesti sağlayabiliyor belli ölçülerde.

Neden? Çünkü bu düğün…