Bu kadar elde veya ayaküstü yenilebilecek yiyecek üreten bir
toplumda elde bir şey yemek ayıpmış gibi görülüyor.
Bunun nedenlerine gelirsek; bi kere sosyal hayat yaşamdan
keyif alma değil yaşadığını pazarlama ve başkalarına hava atma üzerine kurulu.
Bundan dolayı yaşamdan keyif alabileceğimiz her nokta yontuluyor; geriye de
haftaboyunca haftasonu biyerlere gidip aslında hiç eğlenmeden evlerine dönen
insanların hikayelerini dinliyoruz.
Yoldayken yemenin keyfi ayrıdır. Ayakta bir şeyler atıştırmanın
zevki ise apayrıdır.
Ha bi de piknik olayı var. İlla mangal yakmana gerek yok. Al
marketten jambon, peynir ekmek turşu; böl parçala uzan çimlere, yanına da bişey
iç. Yok olmaz, illa bir yere oturulacak; şark kurnazı garsonun “ben bunları
nası yolarım” yollu bakışları altında sipariş verilecek, evde annesi yapsa
kavga çıkaracağı yemeği yiyip içkiyi içip hesabı ödeyip o garsona da bahşiş
bırakmayı ihmal etmeyecek.
La sokak yemeği diye bir terim var. Ayıp yav.
Neyse ki turistlerin “millet ne der”ci bir derdi yok da
ülkenin tadını çıkarıyorlar. Yoksa hiç çekilmez buralar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder