25 Haziran 2012 Pazartesi

Megadeth ve Trivium Konseri


Megadeth
Efendim ikisi birden gelince kaçmaz diyerek konserin yolunu tuttuk.

Önce Trivium; metalcore denilen ve Amerikalıların başını çektiği yeni nesil akımın en önemli temsilcilerinden. Grubun beyni Matt Heafy genç yaşta parlatıldığı için hiçbir zaman ortalama olmaya değil direkt Metallica olmaya oynadığı için iddialı bi kardeşimiz. Yaşı da henüz 26.

Tabi Türk seyircisi öyle dünyayı falan takip etmez. Günde 17 saat internete girer, ama açıp da gideceği konserde çalan kimmiş neymiş bakmaz. Bu öküz point of view konsere de yansıdı. Seyirci her konser olduğu gibi bu konserde de berbattı. Bunun üzerine ses sisteminin de berbat olması eklenince olay koptu. Ben de sinirlendim artık, ne dinlediğim anlaşılmıyordu.

Gerçi Matt’in enerjisi çok yüksekti tahmin ettiğim gibi. İnsanı çeken ve etkileyen bir dinamizme sahip. Velhasıl kötü ses sistemi ve kötü seyirciye kurban gittiler. Bayağı da çaldılar yani. Megadeth’ten çok çaldılar. Türk arkadaşları varmış; Türk yemeklerine ve Türk içkilerini seviyorlarmış… “Şiş kebaaap, döneeeer” diye bağırmayı ihmal etmedim.

Aha dedim, ses sistemi Megadeth’te de böyle olursa Dave Mustaine çalmayı bırakır gider. Başladı konser; tabi Megadeth’in neden Megadeth olduğu ortadaydı. Adamlar hayvan gibi çalıyor kardeşim. Ağzın açık izliyorsun.

Megadeth en favori grubum olmasa da üzerimizde o kadar hakkı var; kaç yıldır dinliyorum. 98 yılında aldığım  Cryptic Writings kasedi hala arşivimde duruyor. Bi nevi helalleşmeye gittik. Hakkını helal et Dave.

Hangar 18 ile hızlanan olay She-Wolf ile zirveye çıktı. Bis yaptıklarında Holy Wars çalınca benim ses de gitti. Arada Dave "İstanbul’da gece bi boğaza baktım, hakkaten güzel ülke burası" muhabbeti çekmeyi de ihmal etmedi.

Trivium
Velhasıl, sesim kısıldı, ayaklarım öldü, yorgunluğum birkaç gün geçmedi ama sonuçta beynime kazınan bir gece oldu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder